Düşünün, hayatınızda en çok bir arada olmak istediğiniz insanla birliktesiniz. Bu bir arkadaş, dost,
sevgili veya partner olabilir.
Bir aradasınız, gözleriniz birbirine adeta kenetlenmiş. Dudaklarınızdan dökülen sözlerinizi
bakışlarınızla destekliyormuşçasına ifadenizi, benliğinizi, düşüncelerinizi bakışlarınıza yükleyerek
karşınızdaki kişiye bakıyorsunuz. Filtresiz, saf ve samimiyetle…
Siz böylesine güzel bakıyorken belki de tüm duygularınızı bakışlarınıza yükleyip kendinizi
bakışlarınızla anlatmaya, ifadenizi, duygularınızı bakışlarınızla perçinlemeye çalışıyorken tüm
samimiyetinizle karşınızdakiyle göz gözeyken…
Ne mi oluyor?
Söyleyeyim…
Göz kapaklarınızın gevşeyip sarkmaya başlamış olması nedeniyle göz kapaklarınızın üzerinde
biriken fazla deri, bakışlarınızı gölgelemeye başlıyor, dahası bu yorgun görünen ve karşısındakini
samimiyetle görmek isteyen bakışlar, siz güzel baktığınızı düşünürken sizi ele veriyor.
Yaşınızın ve hayatınızdaki stresin tüm yükünü sırtlanmışçasına gözleriniz, o an, karşınızdakine
güzel bakmak yerine bir çift yorgunluk ve yaşlılık belirtisi yansıtıyor.
Ve tüm o büyülü an, ister romantik olsun ister arkadaşça, tüm o büyülü an bir karşınızdakinin
yaşlanma belirtilerinize bakakalmasıyla son buluyor. Tabii eğer gerçekten şanslıysanız karşınızdaki
kişi bazen, o yorgun ve bitkin görünen bakışların ardını da görmeye çalışıyor.
Ama kendimizi kandırmaya gerek yok. Her haliyle baştan sona görsel bir dünyada yaşıyoruz.
Bugün ne bizi görünümümüzle yargılandığı için (çok kötü bir şey olsa da) bir kişiye kızabiliriz ne de
görünümü göz ardı etmesini isteyebiliriz. İçinde yaşadığımız çağ, her anlamıyla görselliğin ön
planda olduğu, birtakım ideal tanımlamalarının olduğu bir çağ.
Bu çağa ayak uydurup kendimizi de kaybedebiliriz, bu çağın gereklerini hayatımıza katarak ama
kendimizden de ödün vermeyerek de yaşabiliriz.
Sizin tercihiniz hangisi?
Benim tercihim her zaman ikincisi yönünde. Hem çağın getirisi görselliği hayatımıza uygulayarak
yaşam kalitemizi artırmak hem de doğallığımızdan ödün vermeden kimliğimizi, ifademizi,
duruşumuzu korumak.
Şimdi, gelelim asıl konumuza; bakışlar dedik. Bakışların hayatımızda önemini yukarıda az çok
anlatabildiğimi varsayıyorum. Şu andaki konumuz bakışlarımızın önüne adeta perdeler indiren
hatta alt göz kapağının gevşeyip sarkmasıyla bakışlarımıza taşıyamacağı torbalar yükleyen göz
kapaklarımız…